23 Nisan 2010 Cuma

Muğla-Köyceğiz ve insan, on beş yıl önce bu fotoğraflar için Durmuş Eroğlu ile Ölemez Dağı'na çıktım; On birinci yazı

Büyük bir doğa parçasının pastoral görüntüsüyle sizi büyüleyen bir arazinin bir süre sonra yapay bir kent görünümüne büründüğünü görür, bu değişim evresine üzülerek tanık olursunuz.

Tersi de olur! Bırakılmış bir arazi istekle çapalanır fidanla donatılırsa yeşil zümrüt bir doğa oluşur. İnsanlar da böyledir. Yaşam süreci içindeki olaylarla insan evrilir ve değişir. İnsan evlenir değişir, işte çocuğu olur değişir, zengin olur değişir sonuç olarak evrilir.

Bazı olaylarda bazı kişilerin refleksleri ortaya çıkar! Bir olay nedeniyle o kişinin içindeki saklı öteki kişi görünür. Dar anlamda yerel tarih Köyceğiz belki de bu açıdan yazılır.

Pekçok yerde olduğu gibi, Köyceğiz'de de tanışlarım oldu. Yirmi yıl gibi bu süre içinde gerçekleşen değişim evrelerine kısa sürelerle tanık oldum. Bunlar saklı roman kişileri gibi yaşadıkları kadar, Köyceğiz için ve bu satırların yazarı için de insan kaynağı olarak canlı birer arka plan belgesidirler.

Belediye Başkanı Sayın Erbay ile tanışma ortamı geç oldu. Simgesi Muğla söyleşisinde (2005)* gözyaşlarını tutamadı. Ölmese babam ölmezdi, deyiverdi. Bu olayla içte yaşayan çocuk göründü. Köyceğiz sergisi ve kitap türü eserlerime Salih Bey o saklı çocukla destek verdi.

Değerli İzleyici,

Böyle işte! Birbirleriyle ilgisiz, ayrı yönlerde olsalar da bir yazar olarak sırası geldikçe şöyle ya böyle onları anmak isterim. Sami Sağıroğlu gibi Köyceğiz tanıtım çalışmalarımla tanıdığım insanların listesini uzatabilirim ki yerel tarih de böyle ortaya çıkar. Durmuş Eroğlu da bunlardan birisidir.

Bisikleti ile tanıdığımda askerlik yapmamış, öğrenimi yarı bırakmıştı. 'Olympos-Saklı Cennet'** adlı yazımın (Hürriyet 5 Ocak 1997) fotoğrafını çekmem için birçok kişi ile doruğa çıktım. Bir kez de Erol Eroğlu'nun otosu ile Durmuş Bey Ölemez'e çıkardı. Daha sonra kaza geçirdiğimde, Muğla Hastanesinden Toparlar Oba adlı pansiyona getirdi, kırık bacakla kaldığımda yiyecek iletti. Saklı Cennet,** adlı kitabı basıma hazırlamam için bilgisayarını kısa süre bana vererek Köyceğiz tanıtımına (Erol Eroğlu ailesi olarak) katkı sundu.

Yaşamına biraz tanık oldum; evrilme yaşadı 'açık öğretim'i tamamladı. İstanbul’a bir gidişimde mezuniyet belgesini, Maçka’daki kurumdan aldım ve kendisine verdim. Bisikleti ve başında kaskı ile 1990'lı ilk yıllarda tanıdığım 1968 doğumlu iki çocuk babası Durmuş Eroğlu bugün nerede? Aşağıdaki söyleşide Köyceğiz'i ve bunun yanıtını izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 23 Nisan 2010, Stockholm

SORU; Durmuş Bey, Köyceğiz denilince nasıl bir duygu oluşur? Uzaklara gittiğinde Köyceğiz rüyası görür müsün?
YANIT; Evet! İki hafta önce bir fuar için İstanbul’a gittim. O kısa sürede bile büyükşehirin kargaşasını, keşmekeşini gördüm, bir an önce Köyceğiz’e geri dönmek istedim.

SORU; Köyceğiz’in çevresinde başka kasabalar da var. Herhangi birisinde doğmak ve yaşamak ister miydin?
YANIT; Ortaca 19 km yanımızda bir ilçe, on beş yıl önce Köyceğiz gibi bahçe içinde evleri olan bir yerdi. Şimdi Ortaca içinde beş altı katlı binalar var. Geçenlerde gazetede okudum. Ortaca Meslek Yüksek Okulunda bir öğretim üyesi, "on beş yıl önce Ağustos’ta geldiğimde Ortaca 33 dereceydi, bu yıl 43 dereceye çıktı hava sıcaklığı. Şehir nefes almıyor, çok fazla yapılaşma var. Tamam gelişiyor, para kazanıyor bir rant elde ediyor ama yaşanırlık seviyesi düşüyor," dedi. Bunları da duyunca Köyceğiz’in hala yaşanabilir bir yer olduğuna seviniyorum. Şanslı insanlardan biriyim ki böyle bir coğrafyada doğmuşum.

SORU; 'Köyceğiz Ortaca gibi değil, dedin. Turizm konusu var burada. Köyceğiz turizm için uygun bir kent mi?
YANIT; Doğa olarak elbette.. Avrupalı insan da gittiği yerde ya tarihi eser görmeye geliyor ya da denize, güneşe geliyor. Köyceğiz Gölü var. İnsanlar deniz, plaj, kum istiyor, ya da gençse gelen insan eğlence istiyor. Bunlar yok! Bunlar yok, ama normal bir orta yaşın üzerindeki insanlar için de çok ideal bir dinlenme yöresi.

SORU; Peki ya turizmciler! Bu turizmcileri tanırsın. Onlar Köyceğiz’i nereye götürmek istiyorlar? Hedefleri nedir?
YANIT; Belli bir politikaya sahip olduklarını sanmıyorum. Günlük ya da sezonluk kazanç gözetiyorlar, 'para kazanalım.. bereket versin,' deyip öteki yıla hazırlanıyorlar. Köyceğiz için belli bir gelişim hedefleri yok.

SORU;Durmuş Eroğlu olarak senin hedefin nedir, Köyceğiz’de ne yapmak istiyorsun bir işadamı olarak?
YANIT; İşadamı olacak kadar ekonomik gücüm yok. Kendi halimde yıllardır çalışıyorum, küçük bir esnafım, sigorta acentesiyim, yaptığım işi en iyi yapmaya çalışıyorum. Fazla varsıl gücüm olmadığı için en azından olumlu şeyleri takdir ederek Köyceğiz’de yaşamayı devam ettirmek istiyorum.

SORU; İletişim - bilişim çağı yaşıyoruz. Sende bu bilgi ve birikim var. Bunu Köyceğiz’e nasıl yansıtacaksın?
YANIT; Çocukluğumdan beri elektroniği, bilişimi seviyorum, yabancı dilim yok ama en azından teknolojiyi elektronikle, bilgisayarla yakalamaya çalışıyorum. Şöyle yapıyorum, imkanım olduğu ölçüde insanlara ve bazı kurumlara ücretsiz bilgisayar hediye ediyorum. Onların gözündeki ışıltıyı görüyorum. Hem de iyi kullandığı sürece bilgisayar gibi yepyeni bir dünyayı onlara araladığım için, iki kez mutlu oluyorum. Bu bana yetiyor. (Muğla Köyceğiz, Kasım 2009.)

* Tekin SonMez, Simgesi Yeni Karya, Karia Arkaik' Söyleşiler-denemeler, NİS Media yayınları, İst. 2008.
** Tekin SonMez, Saklı Cennet, Hürriyet ve Radikal gazete yazıları, denemeler, NİS Media yayınları, ilk bası, İst. 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.