10 Haziran 2012 Pazar

Homeros'a giden söylenceler yurdu, mistik bir göl var orada ve turnalar söylencesi, Köyceğiz Gölü Öyküleri ile o söylenceleri devşiren yazarımız Tekin Sönmez de orada...


Bakın burada şimdi çok farklı bir söylence var! Bir kez bir ucu Homeros'a giden turnalar söylencesi ile sırlı bir göl var orada. Bu gölde ejderhalar olacak değil ya! O denli sayısız efsane var ki, anlat anlat tükenmez. Bir sığla yağı, günlük ağacı masalı var ki, kimseler bir ucundan tutamadı bu satırların yazarından başka. Bir masal diyorum çünkü o da silinenler arasında. Geride ne kaldı? Turnalar! Keklikler beklesin! Alkanatlı kartal beklesin... Göçmen kuşların uğrak yeri orası, o toprak beklesin! Yazarımız oraya da gelecek...

Şimdi bir efsane de turnalar için olsun. Göl olur da turna olmaz mı? Karakartallar gibi geldiler bu kez. Köyceğiz'in bir de soyu tüketilen akkartalı vardı.

Bir dönem zalim avcı rolü ile göle inenler vardı. O namlulardan kurtulan turna kaldı mıydı... Bunu Köyceğizli etik sahibi avcılara soralım.

Şimdi ne oldu, diye soranlar var! Şöyle oldu! Muğla, Köyceğiz Gölü üzerinden turnalar geçti.  

Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Salih Erbay’ın kıyıcı avcılara inat, anlamlı bir hamlesi işte. Turna Şenliği yapmak için turna kalmayınca, Sayın Başkan, Muğla'dan Zeybek Takımı getirdi ve turnalar gibi göl kıyısına indirdi.
Bir bölük turna bu kez lacivert şalvarlarıyla indiler yere. Gölün üzerinden süzülerek geldiler ve hemen kıyıdaki düz alana indiler.


Bir başka turna sürüsü de titreyen tül gibi bacaklarında pembe paçalıklar taşıyordu. Bu turnalar başka bir tür turna söylencesi sundular.
Turnaların renkli telekler gibi renkler, paçalarında parlıyordu. Diz çöküp yere vurdular dizlerini.

Köyceğiz’de bir sokak şenliği diye sunuldu. Bana göre sokak şenliğinden fazla bir şeydi. Olayın özü şuydu! 

Toplam yimi kadar turna, göle sürünerek, havaya tutunarak indiler. Bir sözleri olmalıydı.

Bedensel devinimleriyle bir ara konak anlatıları vardı belki de. Kimseler bunun ayırdında olmadı.


Köyceğiz'in doğa tarihini sundular belki de.

Köyceğiz turnaları soykırımla yokolmuştu. Oysa imgelem olarak vardı. Bunu adı da sokak şenliği değil, Turna Şenliği olmalıydı...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 

02 Haziran 2012, Köyceğiz, Muğla.

Fotoğraflar:
02 Haziran 2012, Tekin SonMez 

7 Haziran 2010 Pazartesi

Muğla Köyceğiz'de bir Yuvarlak Çay Söylencesi ve Belediye Başkanı Sayın Erbay ile bu konuda söyleşi; On beşinci yazı

Köyceğiz, Sultaniye termali turizm profiline form verir kehanetinde bulundum geçen gün. Bu kahinlik sanılabilirdi. Yanılmadığımı son birkaç günlük Sultaniye çalışmalarım sırasında gördüm. Hızlı bir yükseliş var orada.

Köyceğiz Belediye Başkanı, şair ve sporcu Sayın Erbay ile kordonda yürüdük. Beş yıl kadar önce 'Köyceğiz Sinema Günleri'nde fotoğraflarla kamuya bir sunum yaptığımı ve o akşam; 'sırtınızı göle, yüzünüzü dağlara dönün,' dediğimi kendilerine anımsattım.

Böylece Yuvarlak Çay için ilk haberler de gelmeye başladı. Aşağıda bu konuya yanıt veren Sayın Erbay bu suyun gizemli olduğunu da bir anekdot eşliğinde duyurdu.

Anekdot şöyle;'Sayın yeni Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu bize destek amacıyla iki ay önce buraya geldi. Arkadaşlara söyledim; "Gelip de Yuvarlak Çay'ın suyundan avucuyla içmemiş olsaydı Genel Başkan olamazdı. Bir daha gelsin avucuyla içsin Başbakan olsun," dedim.'

Değerli İzleyici,

Köyceğiz Gölü Kuzey bölgesinde, Çiçek Baba/Sandraz güneyi eteklerinde Yuvarlak Çay var. Yuvarlak Çay, Beyobası Beldesi'ne can veriyor. Söylenceye göre bir yörük obası oraya konaklamış ve öykü başlamış. Sayın Erbay ile yaptığımız söyleşiyi birlikte izliyoruz.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, KöyceğizSORU; Salih Bey, ulusal medyada ses veren bir Yuvarlak Çay konusu gündemi doldurdu. Yuvarlak Çay’da ne var?

YANIT; Tekin Hocam, şu anda Yuvarlak Çay'ın aktığı noktada bol miktarda nitrat var. Onun sebebi de alabalık çiftliğinin olmasından kaynaklanıyor.

SORU; ‘Yuvarlak Çay'ın aktığı noktada bol miktarda nitrat var,’ dediniz. Sadece bu mu?
YANIT; 2009, on beş aralıktan bu yana Yuvarlak Çay'na hidroelektrik santralı yapılması gündemdeydi.

SORU; Sizin için yıllarca önce ‘Çevreci Başkan’ dediğimi anımsıyorum. Doğa kaynağı olan su ve çevrenin geleceği önemli bir hadise değil mi?

YANIT; En önemli hadise hidroelektrik santrali ile ilgili, çünkü buldukları üç, beş litre/saniye suyun başına enerji piyasası kurulunun da almış olduğu bir karar var, on megavat üretilecek olan elektrikle ilgili ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu gerekli değildir diye çıkarılmış bir yasa var ve bu konuda 10 megavat elektiriği üretebilmesi için de en az bin litre/saniye su olması lazım. Yuvarlak Çay'da üç bin beş yüz litre/saniye sudan.. 3.4 megavat elektrik üreteceklerine göre.. yani bu bölgede en büyük sıkıntı, burada aşağı yukarı dört ay boyunca, aşağı yukarı 128 - 130 gün eylem yapıldı o köylülerle beraber, biz de orada idik, on dört bin kişi yaşıyor o bölgede.

SORU; Bu konu bölge insanları için ne veriyor? Bir hesap kitap yapılmış olmalı değil mi?
YANIT; Bu bölgede yaşayan insanların tarımsal amaçlı kullandıkları su.. onun için bir direniş gösterildi. Bu arada devam eden mahkemelerimiz de var.



Köyceğiz-Dalyan Çevre Koruma Birliği Başkanı olarak da ben davanın tarafıyım. Ben açtım davaları, üç tanesinde yürütme durdurma kararı aldık. Yani mahkemeler devam ediyor ama şirket sahibi burada sağlıklı bir yatırım olamayacağını, kadimden gelen su haklarını kullanmaya kalktığı takdirde çok sağlıklı, rantabl üretim olamayacağı düşüncesiyle de köylülerin bu duruşu karşısında vazgeçti.

25 Mayıs 2010, Köyceğiz

4 Haziran 2010 Cuma

Köyceğiz'de sağlık mucizesi, 'Gelsinler görsünler, girsinler, denesinler'; diyen Sultaniye Termal yönetmeni Mehmet Bey'in önerileri; On dördüncü yazı

Homeros'un dizelerini efsunlu bir esintiyle yineleyen Olympos/Ölemez Dağı eteklerinde, Sultaniye'de etkin izlenimlerle karşınızdayız.

Tam on üç, on dört yıl önce 'Bugünkü adı ile Ölemez Dağı, kaşifini bekliyor,' diye Hürriyet Gazetesi’nde (5 Ocak 1997) yazdım. Sanırım bu dağ, bu göl tılsımlarıyla kaşifini beklerken, bu satırların yazarını karşısında buldu.

Sırasıyla, bir ucundan tutarak bu gölün, bu dağın, bu tanrılar ve tanrıçalar vadisinin, bu karşıda Pan ve Kızlan dağları arasındaki lagun labirentlerinin sırlarını, gizlerini bir an için bu kükürtlü termal sularında aramaya başlarken buldum ben de kendimi. Nasıl oldu, bilmiyorum!

Değerli İzleyici,

Evet! Belki de hep birlikte bu labirentlerle yürüyecek ve birilerinin kulaklarımıza fısıldayacağı bu gizemli söylenceleri bekleyeceğiz. Evet! Bekleyelim! Bu efsaneleri beklerken, Sultaniye Termalinde Köyceğiz Belediyesi Başkanı Sayın Salih Erbay tarafından görevlendirilen ve burada dokuz yıldır yönetmenlik yapan Mehmet Bey ve çalışkanlıkları ile dikkat çeken ekip üyelerini; Öner Ongun, Salim Yılmaz ve Soner Yıldırgan'ı da aşağıdaki fotoğraflarıyla tanıyarak, söyleşinin öteki bölümünü birlikte izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 4 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, MuğlaSORU; Mehmet Bey kışın ne oluyor, yoksa kışın kapalı mı?
YANIT; Kışın da açık. Kışın bu yörenin insanları geliyor daha çok, bazen yağışlı oluyor ve göl yükseliyor o zaman gelemiyorlar. Gelmeden önce beni arıyorlar ben de onlara gelebileceklerini söylüyorum. Buranın en iyi mevsimi Eylül, Ekim, Kasım sonbaharla ilkbahar çok güzel oluyor burda. Temmuz, Ağustos çok sıcak olduğu için suyun sıcaklığı da otuz kırk derece, arkamız dağ, Ölemez Dağı, onun sıcaklığı, havanın sıcaklığı, suyun sıcaklığı.. insanlar Temmuz, Ağustos aylarında özellikle yaşlılar bunalıyorlar. Bununla birlikte her yıl sayılarda artış var. Burada siz de gördünüz turlarla çalışıyoruz. Turlarımız gelip gidiyor, burada onları üç beş saat ağırlıyoruz. Turların dışında insanlar teknelerle, arabalarla gelip gidiyorlar, Dalyan’dan, Köyceğiz’den teknelerle, karadan geliyorlar.

SORU; Burada can sıkıcı bir olay cereyan etti mi bugüne kadar ve sağlık ekipleriniz var mı?
YANIT; Hiç olmadı..bir defa 75 seksen yaşlarında bir amca Ağustos ayı sıcaklarında iki üç saat suda durunca artık kendinden geçmiş. Biz gelen insanları uyarıyoruz. Nasıl girecek, nasıl davranacak onları uyarıyoruz. Tabii şimdi bazı insanlarımız da yedi gün değil de üç gün kalacak (günde üç defa diyoruz) onlar ne yapıyor, 21 banyoyu tamamlayım diye beş kere yedi kere on kere giriyor, tabii onu da vücut kaldırmıyor.

SORU; Yatılı kalmak isteyenler size nasıl ulaşıyor?
YANIT; Beni arıyorlar. Eskiden geldiklerinde yer bulabiliyorlardı. Her yıl burada yükseliş olduğu için şimdi beni aramadan gelmeyin diyorum onlara. Arıyorlar ben de defterime bakıyorum, odaların ne zaman boşalacağını söylüyor o güne gün veriyorum, ona göre geliyorlar.

SORU; Daha önce burada çamur banyonuz yoktu ilk başlarda. Çamur banyosu burada bir artış sağladı mı? Çamur banyosunun yararı nedir?
YANIT; Evet! Tabii artış sağladı! Çamur banyosunun cilde faydası var. Onu ince bir şekilde cilde sürüyorsunuz, güneşte kuruyor. Kururken farkına varırsınız, deriyi gerdiriyor, kıl diplerindeki gözenekleri açıyor suyun vücuda daha iyi intikal etmesini sağlıyor.

SORU; Bir konu daha var. Sağlık açısından yemekten önce mi sonra mı suya girmek daha iyi olur?
YANIT; Evet, evet tok karnına girmeyeceksiniz. Aç karnına gireceksiniz. Tok karnına girince zaten mide büyüyor su da sıkıyor. Fenalık geçirebilirsiniz.

SORU; Ne öneriyorsunuz? Burayı tanımayan insanlara bir mesajınız var mı?
YANIT; Günde üç defa sabah, öğlen akşam girecekler ve dinlenecekler. Burada kalınıyorsa eğer çıktıktan sonra terleme lazım. Gidecek odasına bir saat terleyecek, terlerken (o eklem ağrıları var ya işte onları) vücuttaki iltihapları atıyor. Böyle daha çok fayda öyle görülür. Mesajıma gelince şudur; Gelsinler görsünler, girsinler, denesinler buranın kıymetini anlasınlar.
3 Haziran 2010, Sultaniye

Bedensel sağaltım ile ruhsal iyileşmenin de bu bölgedeki merkezi Köyceğiz Sultaniye'den haberler ve yönetmen Mehmet Bey ile söyleşi; On üçüncü yazı

Erken tarih öncesi çağlarda Roma Hamamları diye anılan ve bugün Sultaniye Termali diye tanınan yerdeyiz. Duygularımızı gemlemek, doğal ve yansız olabilmek için kendimizi zorla zaptediyoruz şu anda. Çevre, orman, kıpırtılı göl suları ile bir aradayız.

Bir kültür algısı olarak sağlık sorunları ile termal suları ilişkisi algısı çok erken çağlarda insanların dikkatini çekmiş olmalı.

Erken tarih öncesi çağlarda insan doğa ilişkisi bugünden daka sıkı fıkı oldu. İnsandaki doğa bilinci geliştikçe yaşam yolu aydınlandı. Termal, kükürtlü su, sayrılık ve iyileşme düşüncesi bu çağlarda ortaya çıktı. Sultaniye bu nedenle arkaik evrelerde bir kilometre taşı olarak erken aydınlanma yeri oldu.

Değerli İzleyici,

Bedensel sağaltım ile ruhsal iyileşmenin de bu bölgedeki merkezi idi birkaç bin yıl önce. İşte şimdi bu yerdeyiz. On yıldan bu yana burada çalışan ve dokuz yıldır buranın sorumlu yönetmeni olan Mehmet Bey ile de söyleşiyi burada yaptık.

Sağlık, iyileşme, termalin faydaları konusu ile üstelik kükürtlü su seanslarında düzenli ve sabırlı olmanın yararlılığını öne çıkan önermelerle de akılda kalması gereken ve iki bölümle sunulan söyleşiyi aşağıda izliyoruz.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 4 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, MuğlaSORU; Sayın Mehmet Kemik, burayı canlandırdınız ve Köyceğiz’in yükselen yıldızı durumuna getirdiniz. Nasıl başladınız ve kaç yıl oldu, kısaca anlatır mısınız?

YANIT; On yıldan beri burdayım, dokuz yıldan beri buranın sorumlu müdürlüğünü yapıyorum. Sayın Başkanım Salih Erbay dokuz yıl önce buranın sorumlu müdürü yaptı beni. Buranın daha önceki halini biliyorsunuz Sayın Hocam Tekin Bey, şimdiki halini de görüyorsunuz. Hemen her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Sayın Başkanımın da çok büyük desteği var.

SORU; Mehmet Bey burası dünyada bir numara. Su verilerine ve iyileştirdiği hastalıklara bakıyoruz. Buraya gelenlerin size verdiği izlenimleri anlatır mısınız? Geliyor, tekrar geliyor ve geliyorlar... ne anlatıyorlar size?
YANIT; Tabii ki mineral açısından çok zengin bir su, dünyada ikinci, Türkiye’de birinci. Ben burada on senedir Belediye’ye burada gelen müşterilerime hizmet veriyorum ve asayla gelip normal yürüyüp giden insanları gördüm.

SORU; Mucize gibi bir şey! Mehmet Bey önerileriniz çok önemli çünkü hem tecrübeye dayanıyor hem de bilgi birikiminiz var. Bize bu konuda önerileriniz var mı?
YANIT; Bizim önerdiğimiz günde üç banyo. Bir on beş dakika girecek, bir beş dakika vücudu havalandıracak, bir on beş yirmi dakika daha girecek sonra gidip istirahat edecek. Günde üç banyo alındığı zaman hastaların iyi olmamasında bir sebep yok.

SORU; Ne tür hastalar var?

YANIT; En çok eklem ağrıları, kas yorgunlukları, romatizmal hastalıklar, kireçlenme, sinirsel hastalıklar, ameliyat sonrası ve beslenme bozuklukları, bir de bağırsak hastalıkları için içme suyumuz var.(Sürecek)
3 Haziran 2010, Sultaniye

2 Haziran 2010 Çarşamba

Türkiye’de kaç tane Olympos var sanırsınız? Ben bunların birisini Köyceğiz’de Sultaniye Termali arkasında ellerimle koymuş gibi buldum; On ikinci yazı

Türkiye’nin yükselen yıldızı Köyceğiz bu yıl termal kaynakları ile dünya turizmine kapılarını hızla açtı. Sultaniye Termali yabancı hayranlarla şimdi dolup taşıyor.

Arkaik termal su verileri, dünyadaki pekçok sayrılık için sağaltma olanakları ile günümüz insanlarına tıpkı Roma Çağları düzeyinde sunuluyor.

Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Salih Erbay’ın çok özel girişimleri sonucu, pekçok turizm operatorü için burası bir turizm hedef noktası oldu. Özel çalışkanlıkları ile burayı bu başarılı noktaya getiren bir ekip de var. Hızlı hareket ritmi olan bir tim. Söyleşini yarın yayımlayacağımız Mehmet Bey'i tim yönetmeni olarak her zaman koşarken göreceksiniz.


Bu çalışkan tim, Köyceğiz Belediyesi kadrosuna bağlı ve fakat bu konuda uzmanlaşmış insanlar. Gün yirmi dört saat burada görev başında görürsünüz onları. Sultaniye seri yazılarla fotoğrafları da burada yayınlayacağız.

Bugünkü ilk izlenimlerimiz şunlardır; çoşkun bir kalabalığın çamurlu su ile arkaik termal su kaynakları arasındaki devinimleri... Bu devinimler dayanılmaz hızlı bir hareket ritmi veriyor.

İster uzak ister yakın bakışınızda sizi de şaşırtan ilk görüntü şu olur. Kükürtlü çamur rengine bürünerek devineduran bir hareket ritmi...

Bu ritm saniye saniye değişerek, mistik güçler tarafından yönetilen bir koreografi izlencesi duyumu verecektir gören gözler için. Kuşkusuz bu manzarayı kişisinin nasıl görmek isteği de var.

‘Olympos Saklı Cennet,’ başlıklı Hürriyet Gazetesi’nde (5 Ocak 1997) yayımlanan ilk yazımda bakın neler söylemişim.‘Türkiye’de kaç tane Olympos var sanırsınız? Ben bunların birisini Köyceğiz’de ellerimle koymuş gibi buldum. Bugünkü adı ile Ölemez Dağı kaşifini bekliyor. Olympos’un göle sınır eteklerinde kükürtlü sıcak sularıyla termal kaplıcaları var.’

Değerli İzleyici,

Arkaik dönemlerde, tarih öncesi çağlarda Roma Hamamları diye anılan ve bugün Sultaniye Termali diye tanınan yerdeyiz. Homeros'un dizelerini efsunlu bir esintiyle yineleyen Olympos/Ölemez Dağı eteklerinde ve Sultaniye'de arka arkaya söyleşiler ve izlenimlerle birkaç gün sürecek hızlı ve ritmik bir yayım coşkusu sardı içimizi...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 2 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, Muğla

23 Nisan 2010 Cuma

Muğla-Köyceğiz ve insan, on beş yıl önce bu fotoğraflar için Durmuş Eroğlu ile Ölemez Dağı'na çıktım; On birinci yazı

Büyük bir doğa parçasının pastoral görüntüsüyle sizi büyüleyen bir arazinin bir süre sonra yapay bir kent görünümüne büründüğünü görür, bu değişim evresine üzülerek tanık olursunuz.

Tersi de olur! Bırakılmış bir arazi istekle çapalanır fidanla donatılırsa yeşil zümrüt bir doğa oluşur. İnsanlar da böyledir. Yaşam süreci içindeki olaylarla insan evrilir ve değişir. İnsan evlenir değişir, işte çocuğu olur değişir, zengin olur değişir sonuç olarak evrilir.

Bazı olaylarda bazı kişilerin refleksleri ortaya çıkar! Bir olay nedeniyle o kişinin içindeki saklı öteki kişi görünür. Dar anlamda yerel tarih Köyceğiz belki de bu açıdan yazılır.

Pekçok yerde olduğu gibi, Köyceğiz'de de tanışlarım oldu. Yirmi yıl gibi bu süre içinde gerçekleşen değişim evrelerine kısa sürelerle tanık oldum. Bunlar saklı roman kişileri gibi yaşadıkları kadar, Köyceğiz için ve bu satırların yazarı için de insan kaynağı olarak canlı birer arka plan belgesidirler.

Belediye Başkanı Sayın Erbay ile tanışma ortamı geç oldu. Simgesi Muğla söyleşisinde (2005)* gözyaşlarını tutamadı. Ölmese babam ölmezdi, deyiverdi. Bu olayla içte yaşayan çocuk göründü. Köyceğiz sergisi ve kitap türü eserlerime Salih Bey o saklı çocukla destek verdi.

Değerli İzleyici,

Böyle işte! Birbirleriyle ilgisiz, ayrı yönlerde olsalar da bir yazar olarak sırası geldikçe şöyle ya böyle onları anmak isterim. Sami Sağıroğlu gibi Köyceğiz tanıtım çalışmalarımla tanıdığım insanların listesini uzatabilirim ki yerel tarih de böyle ortaya çıkar. Durmuş Eroğlu da bunlardan birisidir.

Bisikleti ile tanıdığımda askerlik yapmamış, öğrenimi yarı bırakmıştı. 'Olympos-Saklı Cennet'** adlı yazımın (Hürriyet 5 Ocak 1997) fotoğrafını çekmem için birçok kişi ile doruğa çıktım. Bir kez de Erol Eroğlu'nun otosu ile Durmuş Bey Ölemez'e çıkardı. Daha sonra kaza geçirdiğimde, Muğla Hastanesinden Toparlar Oba adlı pansiyona getirdi, kırık bacakla kaldığımda yiyecek iletti. Saklı Cennet,** adlı kitabı basıma hazırlamam için bilgisayarını kısa süre bana vererek Köyceğiz tanıtımına (Erol Eroğlu ailesi olarak) katkı sundu.

Yaşamına biraz tanık oldum; evrilme yaşadı 'açık öğretim'i tamamladı. İstanbul’a bir gidişimde mezuniyet belgesini, Maçka’daki kurumdan aldım ve kendisine verdim. Bisikleti ve başında kaskı ile 1990'lı ilk yıllarda tanıdığım 1968 doğumlu iki çocuk babası Durmuş Eroğlu bugün nerede? Aşağıdaki söyleşide Köyceğiz'i ve bunun yanıtını izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 23 Nisan 2010, Stockholm

SORU; Durmuş Bey, Köyceğiz denilince nasıl bir duygu oluşur? Uzaklara gittiğinde Köyceğiz rüyası görür müsün?
YANIT; Evet! İki hafta önce bir fuar için İstanbul’a gittim. O kısa sürede bile büyükşehirin kargaşasını, keşmekeşini gördüm, bir an önce Köyceğiz’e geri dönmek istedim.

SORU; Köyceğiz’in çevresinde başka kasabalar da var. Herhangi birisinde doğmak ve yaşamak ister miydin?
YANIT; Ortaca 19 km yanımızda bir ilçe, on beş yıl önce Köyceğiz gibi bahçe içinde evleri olan bir yerdi. Şimdi Ortaca içinde beş altı katlı binalar var. Geçenlerde gazetede okudum. Ortaca Meslek Yüksek Okulunda bir öğretim üyesi, "on beş yıl önce Ağustos’ta geldiğimde Ortaca 33 dereceydi, bu yıl 43 dereceye çıktı hava sıcaklığı. Şehir nefes almıyor, çok fazla yapılaşma var. Tamam gelişiyor, para kazanıyor bir rant elde ediyor ama yaşanırlık seviyesi düşüyor," dedi. Bunları da duyunca Köyceğiz’in hala yaşanabilir bir yer olduğuna seviniyorum. Şanslı insanlardan biriyim ki böyle bir coğrafyada doğmuşum.

SORU; 'Köyceğiz Ortaca gibi değil, dedin. Turizm konusu var burada. Köyceğiz turizm için uygun bir kent mi?
YANIT; Doğa olarak elbette.. Avrupalı insan da gittiği yerde ya tarihi eser görmeye geliyor ya da denize, güneşe geliyor. Köyceğiz Gölü var. İnsanlar deniz, plaj, kum istiyor, ya da gençse gelen insan eğlence istiyor. Bunlar yok! Bunlar yok, ama normal bir orta yaşın üzerindeki insanlar için de çok ideal bir dinlenme yöresi.

SORU; Peki ya turizmciler! Bu turizmcileri tanırsın. Onlar Köyceğiz’i nereye götürmek istiyorlar? Hedefleri nedir?
YANIT; Belli bir politikaya sahip olduklarını sanmıyorum. Günlük ya da sezonluk kazanç gözetiyorlar, 'para kazanalım.. bereket versin,' deyip öteki yıla hazırlanıyorlar. Köyceğiz için belli bir gelişim hedefleri yok.

SORU;Durmuş Eroğlu olarak senin hedefin nedir, Köyceğiz’de ne yapmak istiyorsun bir işadamı olarak?
YANIT; İşadamı olacak kadar ekonomik gücüm yok. Kendi halimde yıllardır çalışıyorum, küçük bir esnafım, sigorta acentesiyim, yaptığım işi en iyi yapmaya çalışıyorum. Fazla varsıl gücüm olmadığı için en azından olumlu şeyleri takdir ederek Köyceğiz’de yaşamayı devam ettirmek istiyorum.

SORU; İletişim - bilişim çağı yaşıyoruz. Sende bu bilgi ve birikim var. Bunu Köyceğiz’e nasıl yansıtacaksın?
YANIT; Çocukluğumdan beri elektroniği, bilişimi seviyorum, yabancı dilim yok ama en azından teknolojiyi elektronikle, bilgisayarla yakalamaya çalışıyorum. Şöyle yapıyorum, imkanım olduğu ölçüde insanlara ve bazı kurumlara ücretsiz bilgisayar hediye ediyorum. Onların gözündeki ışıltıyı görüyorum. Hem de iyi kullandığı sürece bilgisayar gibi yepyeni bir dünyayı onlara araladığım için, iki kez mutlu oluyorum. Bu bana yetiyor. (Muğla Köyceğiz, Kasım 2009.)

* Tekin SonMez, Simgesi Yeni Karya, Karia Arkaik' Söyleşiler-denemeler, NİS Media yayınları, İst. 2008.
** Tekin SonMez, Saklı Cennet, Hürriyet ve Radikal gazete yazıları, denemeler, NİS Media yayınları, ilk bası, İst. 2003

16 Nisan 2010 Cuma

Toros zincirinin batı ucu Muğla, Köyceğiz dört mevsim; göl -dağ. Kızılçam Karaçam ve yaban hayvan avı turizmi Sayın Sami Sağıroğlu söyleşi;Onuncu yazı

Muğla - Köyceğiz, topu erken Roma yarı sahasından kaptı, ileri doğru koşuyor. Bir! Dakika bir, gol bir! Dört mevsim işte şu, Sultaniye sağaltma merkezi dört dörtlük. Başkan takım kaptanı Sayın S. Erbay ütopya olmaktan çıkardı bunu. Dr. Esener Palmiye Müzesi seçenekli bir fantasya ile orada. Gol iki! Kızlan Dağı önü yükselir Toparlar, orta alan sağlam, Başkan K. Ceylan ve 'Günlük Ağaçları Festivali' düşüncesi dakika üç, gol üç! Erken Roma yarı sahasında Köyceğiz turizm takımı topu kaptı ileri koşuyor, bir frikik var ve turizm duayenlerinden santrafor Sami Sağıroğlu konuşuyor. Top filelerde gol dört, dakika dört; kışın yaban avı.. Köyceğiz dört mevsim koşuyor çıta yükseldi, turizmi renk sardı..

Değerli İzleyici,

Dağlarıyla da renkli bir doğa var karşımızda. Tanıtım açısı bu kez burada. İlk görsellik de bunu veriyor. Toroslar zinciri batı ucu Muğla, Köyceğiz dağları odak noktası; av.

Köyceğiz Gölü'nü Kuzey'den saran bu dağlar Muğla'yı Aydın Ovası'na dek kucaklıyor. Dağ, orman farklı bir gündem görünmekle birlikte, konuyu çeşitlendiren yaban hayvan avı turizmi konulu söyleşiyi birlikte izleyelim.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 16 Nisan 2010, Stockholm
SORU;Sami Bey, av turizmi başladı, ne avı, kim geliyor?
YANIT; Teke avı, yaban keçisi ve domuz avına geliyorlar. Bunu organize eden acenteler var Türkiye’de. Serbest, paralı.. bir hayvana.. işte 20 milyar lira civarında buralarda, Konya’da bir yaban koyununa 50 bin euro'ya kadar veriyorlar. Türk parasıyla bizim burdaki tekelere 20 milyar civarında para veriyorlarmış. Gelip vuracaklar, sahipleri gelecek, kim vuracak o belli herhalde. Acentesi belli de, acenteye hangi müşteri çıkar nerden çıkar, her yerden geliyor avcılar. Bu sene 12 tane çıkardı Orman, ihaleye çıkarmış 12'si de satılmış, almışlar, gelip vuracaklar işte.

SORU; Yaban keçisi ve domuz, dedin. Domuz yeni mi çıktı?
YANIT; Dağlarda, yani domuzun çok geldikleri yerleri yemliyorlar, 10-15 gün yemledikten sonra avcı geliyor, avcıyı yemleme sahasına götürüp vurduruyorlar. Yaban keçisini burda anlayan kişiler veya kendilerinden anlayan kişiler gezip önceden aşağı yukarı belirliyor, avcı geldiğinde gezdiriyorlar ve vurdurmaya çalışıyorlar. Konya'da farklı bir cins, o koyun. Yani Türkiye’nin her yerinde var bunlar. Biz de duyardık, şimdi buralara kadar geldiler artık.

SORU; İleri,geri Köyceğiz’de turizm hangi yıla göre nerede?
YANIT; Biz 97’de girdik bu işe, 2002’den sonra geriledi. O savaş yılıydı Irak’ta, ona bağladık biz ilk zamanlar, şimdi de ekonomik krizden ötürü paket tura kaçıyorlar diye yorum yapıyorum. Paket tur bizim Köyceğiz’e girmediği için geriliyor. Marmaris’e, Bodrum’a, Antalya’ya gidiyor, işte yıldızlı otellere kaçıyor onlar.. Daha ucuza geliyor, uçak dahil satıyorlarmış. Bu durumda paket turlarda belki ilerleme var kendi başına seyahat eden turistler azalıyor.

SORU; Sami Bey, ya yerli turizm, onlardan haber yok mu?
YANIT; Yerli çoğalıyor, eskiden İzmir, İstanbul geliyordu, şimdi, Türkiye’nin her yerinden insanlar seyahate çıkyor. Genelde işte Antalya'ya giderken Marmaris'e giderken bir uğruyorlar öyle, hoşlarına gidiyor kalıyorlar.

SORU; Tango turizm acentası projeniz nedir? Yürüyüşler yapıyordunuz. Sürüyor mu?
YANIT; Müşterimiz olursa gene aynı yürüyüş programımız var. Gündüz teknelerimiz, gece turlarımız devam ediyor. Tekneyle, sadece kaplıca için yapılan bir tur, daha çok yazın sıcakta, yani bu havalarda gölün suyu çok iyi olmuyor, çünkü kaplıcadan sonra göle de girilme oluyor ve tekneyle giderken ve gelirken içki içip dans edip biraz rahatlama amaçlı bir tur ama sonuçta kaplıca ve çamura giriyorlar.

SORU; Portakal turizmi ve alıcıları, bu iş kaç ay sürüyor?
YANIT; Köyceğiz’in portakalı, Finike ayarı. En iyi portakal Finike. Köyceğiz’de onu aratmayacak kalitede portakal var. Toptancılar ihracatçılar ve halciler geliyor, burdan portakal limon nar.. Aralık ayı gelmeye başladılar, Mart sonuna kadar, Nisan içine kadar kalıyorlar.

SORU; Bir de nar, iyi de mevyeci sayısı artıyor mu?
YANIT; İyi fena değil. Sayıları da artıyor çünkü nar Köyceğiz'de her yerde süper gelişiyor.

SORU; Ormana kıran, ağaca kurt girmiş.. neden, nasıl?
YANIT; İşten anlayan marangoz ustalar ağacın en çalışmadığı, uyuduğu zaman kesilen ağaçta kurt olmaz diyorlar.. Şubat’ın ay karanlığında ağaç kesilmeli imiş. Bir de sizin fotoğrafını çektiğiniz Ladin ağaçları var, 'anıt çam' diyorsunuz hani, onlar eskiden çoktu, yani iki metre çapında, bir buçuk metre çapında, özlü, tamamına yakını.. onlardan tabii, onlar çok azaldı.. yani işte şimdi de.. çabuk yetişmiyor, çamlar 80-90 senede yetişiyor. Kızıl çam olsun kara çam olsun.. çabuk yetişmiyorlar.

SORU;'Kızıl ve Karaçam sayısı azaldı' dedin. Nedeni?
YANIT; Bundan on beş sene evvel, Özal zamanında düz kesimlere dönüştü olay ve çok kesildi. Çok kesilme sebebi de şu, birçok kooperatif kurdular, yapı kooperatifleri.. İstanbul’da yapı kooperatifi. Bin kişi üye oluyor, bin tane ev yapılıyor, daire yapılıyor. Yani insanlar ev sahibi olsun diye kooperatiflere teşvik verdi Turgut Özal, krediler verdi, birçok kooperatif işe başlayınca ağaç tüketimi ile buralarda ağaç kesimi de çok süratlendi.

SORU;Meşeye kurt inmiş ya nüfus, Köyceğiz çoğalıyor mu?
YANIT; Büyük şehirdeki insanlar emekli olmuş veya olacak kişiler burayı çok seviyorlar. Köyceğiz’in içi kalabalık bile olsa köylere talepler var, alıyor, yerlerini yapıyorlar. Yerleşmeyi planlayanlar çok, nüfus artacak gibi görünüyor.

Aralık 2009, Muğla - Köyceğiz

Fotoğraflar, Tekin SonMez izin alınmadan kullanılamazlar.