7 Haziran 2010 Pazartesi

Muğla Köyceğiz'de bir Yuvarlak Çay Söylencesi ve Belediye Başkanı Sayın Erbay ile bu konuda söyleşi; On beşinci yazı

Köyceğiz, Sultaniye termali turizm profiline form verir kehanetinde bulundum geçen gün. Bu kahinlik sanılabilirdi. Yanılmadığımı son birkaç günlük Sultaniye çalışmalarım sırasında gördüm. Hızlı bir yükseliş var orada.

Köyceğiz Belediye Başkanı, şair ve sporcu Sayın Erbay ile kordonda yürüdük. Beş yıl kadar önce 'Köyceğiz Sinema Günleri'nde fotoğraflarla kamuya bir sunum yaptığımı ve o akşam; 'sırtınızı göle, yüzünüzü dağlara dönün,' dediğimi kendilerine anımsattım.

Böylece Yuvarlak Çay için ilk haberler de gelmeye başladı. Aşağıda bu konuya yanıt veren Sayın Erbay bu suyun gizemli olduğunu da bir anekdot eşliğinde duyurdu.

Anekdot şöyle;'Sayın yeni Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu bize destek amacıyla iki ay önce buraya geldi. Arkadaşlara söyledim; "Gelip de Yuvarlak Çay'ın suyundan avucuyla içmemiş olsaydı Genel Başkan olamazdı. Bir daha gelsin avucuyla içsin Başbakan olsun," dedim.'

Değerli İzleyici,

Köyceğiz Gölü Kuzey bölgesinde, Çiçek Baba/Sandraz güneyi eteklerinde Yuvarlak Çay var. Yuvarlak Çay, Beyobası Beldesi'ne can veriyor. Söylenceye göre bir yörük obası oraya konaklamış ve öykü başlamış. Sayın Erbay ile yaptığımız söyleşiyi birlikte izliyoruz.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, KöyceğizSORU; Salih Bey, ulusal medyada ses veren bir Yuvarlak Çay konusu gündemi doldurdu. Yuvarlak Çay’da ne var?

YANIT; Tekin Hocam, şu anda Yuvarlak Çay'ın aktığı noktada bol miktarda nitrat var. Onun sebebi de alabalık çiftliğinin olmasından kaynaklanıyor.

SORU; ‘Yuvarlak Çay'ın aktığı noktada bol miktarda nitrat var,’ dediniz. Sadece bu mu?
YANIT; 2009, on beş aralıktan bu yana Yuvarlak Çay'na hidroelektrik santralı yapılması gündemdeydi.

SORU; Sizin için yıllarca önce ‘Çevreci Başkan’ dediğimi anımsıyorum. Doğa kaynağı olan su ve çevrenin geleceği önemli bir hadise değil mi?

YANIT; En önemli hadise hidroelektrik santrali ile ilgili, çünkü buldukları üç, beş litre/saniye suyun başına enerji piyasası kurulunun da almış olduğu bir karar var, on megavat üretilecek olan elektrikle ilgili ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu gerekli değildir diye çıkarılmış bir yasa var ve bu konuda 10 megavat elektiriği üretebilmesi için de en az bin litre/saniye su olması lazım. Yuvarlak Çay'da üç bin beş yüz litre/saniye sudan.. 3.4 megavat elektrik üreteceklerine göre.. yani bu bölgede en büyük sıkıntı, burada aşağı yukarı dört ay boyunca, aşağı yukarı 128 - 130 gün eylem yapıldı o köylülerle beraber, biz de orada idik, on dört bin kişi yaşıyor o bölgede.

SORU; Bu konu bölge insanları için ne veriyor? Bir hesap kitap yapılmış olmalı değil mi?
YANIT; Bu bölgede yaşayan insanların tarımsal amaçlı kullandıkları su.. onun için bir direniş gösterildi. Bu arada devam eden mahkemelerimiz de var.



Köyceğiz-Dalyan Çevre Koruma Birliği Başkanı olarak da ben davanın tarafıyım. Ben açtım davaları, üç tanesinde yürütme durdurma kararı aldık. Yani mahkemeler devam ediyor ama şirket sahibi burada sağlıklı bir yatırım olamayacağını, kadimden gelen su haklarını kullanmaya kalktığı takdirde çok sağlıklı, rantabl üretim olamayacağı düşüncesiyle de köylülerin bu duruşu karşısında vazgeçti.

25 Mayıs 2010, Köyceğiz

4 Haziran 2010 Cuma

Köyceğiz'de sağlık mucizesi, 'Gelsinler görsünler, girsinler, denesinler'; diyen Sultaniye Termal yönetmeni Mehmet Bey'in önerileri; On dördüncü yazı

Homeros'un dizelerini efsunlu bir esintiyle yineleyen Olympos/Ölemez Dağı eteklerinde, Sultaniye'de etkin izlenimlerle karşınızdayız.

Tam on üç, on dört yıl önce 'Bugünkü adı ile Ölemez Dağı, kaşifini bekliyor,' diye Hürriyet Gazetesi’nde (5 Ocak 1997) yazdım. Sanırım bu dağ, bu göl tılsımlarıyla kaşifini beklerken, bu satırların yazarını karşısında buldu.

Sırasıyla, bir ucundan tutarak bu gölün, bu dağın, bu tanrılar ve tanrıçalar vadisinin, bu karşıda Pan ve Kızlan dağları arasındaki lagun labirentlerinin sırlarını, gizlerini bir an için bu kükürtlü termal sularında aramaya başlarken buldum ben de kendimi. Nasıl oldu, bilmiyorum!

Değerli İzleyici,

Evet! Belki de hep birlikte bu labirentlerle yürüyecek ve birilerinin kulaklarımıza fısıldayacağı bu gizemli söylenceleri bekleyeceğiz. Evet! Bekleyelim! Bu efsaneleri beklerken, Sultaniye Termalinde Köyceğiz Belediyesi Başkanı Sayın Salih Erbay tarafından görevlendirilen ve burada dokuz yıldır yönetmenlik yapan Mehmet Bey ve çalışkanlıkları ile dikkat çeken ekip üyelerini; Öner Ongun, Salim Yılmaz ve Soner Yıldırgan'ı da aşağıdaki fotoğraflarıyla tanıyarak, söyleşinin öteki bölümünü birlikte izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 4 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, MuğlaSORU; Mehmet Bey kışın ne oluyor, yoksa kışın kapalı mı?
YANIT; Kışın da açık. Kışın bu yörenin insanları geliyor daha çok, bazen yağışlı oluyor ve göl yükseliyor o zaman gelemiyorlar. Gelmeden önce beni arıyorlar ben de onlara gelebileceklerini söylüyorum. Buranın en iyi mevsimi Eylül, Ekim, Kasım sonbaharla ilkbahar çok güzel oluyor burda. Temmuz, Ağustos çok sıcak olduğu için suyun sıcaklığı da otuz kırk derece, arkamız dağ, Ölemez Dağı, onun sıcaklığı, havanın sıcaklığı, suyun sıcaklığı.. insanlar Temmuz, Ağustos aylarında özellikle yaşlılar bunalıyorlar. Bununla birlikte her yıl sayılarda artış var. Burada siz de gördünüz turlarla çalışıyoruz. Turlarımız gelip gidiyor, burada onları üç beş saat ağırlıyoruz. Turların dışında insanlar teknelerle, arabalarla gelip gidiyorlar, Dalyan’dan, Köyceğiz’den teknelerle, karadan geliyorlar.

SORU; Burada can sıkıcı bir olay cereyan etti mi bugüne kadar ve sağlık ekipleriniz var mı?
YANIT; Hiç olmadı..bir defa 75 seksen yaşlarında bir amca Ağustos ayı sıcaklarında iki üç saat suda durunca artık kendinden geçmiş. Biz gelen insanları uyarıyoruz. Nasıl girecek, nasıl davranacak onları uyarıyoruz. Tabii şimdi bazı insanlarımız da yedi gün değil de üç gün kalacak (günde üç defa diyoruz) onlar ne yapıyor, 21 banyoyu tamamlayım diye beş kere yedi kere on kere giriyor, tabii onu da vücut kaldırmıyor.

SORU; Yatılı kalmak isteyenler size nasıl ulaşıyor?
YANIT; Beni arıyorlar. Eskiden geldiklerinde yer bulabiliyorlardı. Her yıl burada yükseliş olduğu için şimdi beni aramadan gelmeyin diyorum onlara. Arıyorlar ben de defterime bakıyorum, odaların ne zaman boşalacağını söylüyor o güne gün veriyorum, ona göre geliyorlar.

SORU; Daha önce burada çamur banyonuz yoktu ilk başlarda. Çamur banyosu burada bir artış sağladı mı? Çamur banyosunun yararı nedir?
YANIT; Evet! Tabii artış sağladı! Çamur banyosunun cilde faydası var. Onu ince bir şekilde cilde sürüyorsunuz, güneşte kuruyor. Kururken farkına varırsınız, deriyi gerdiriyor, kıl diplerindeki gözenekleri açıyor suyun vücuda daha iyi intikal etmesini sağlıyor.

SORU; Bir konu daha var. Sağlık açısından yemekten önce mi sonra mı suya girmek daha iyi olur?
YANIT; Evet, evet tok karnına girmeyeceksiniz. Aç karnına gireceksiniz. Tok karnına girince zaten mide büyüyor su da sıkıyor. Fenalık geçirebilirsiniz.

SORU; Ne öneriyorsunuz? Burayı tanımayan insanlara bir mesajınız var mı?
YANIT; Günde üç defa sabah, öğlen akşam girecekler ve dinlenecekler. Burada kalınıyorsa eğer çıktıktan sonra terleme lazım. Gidecek odasına bir saat terleyecek, terlerken (o eklem ağrıları var ya işte onları) vücuttaki iltihapları atıyor. Böyle daha çok fayda öyle görülür. Mesajıma gelince şudur; Gelsinler görsünler, girsinler, denesinler buranın kıymetini anlasınlar.
3 Haziran 2010, Sultaniye

Bedensel sağaltım ile ruhsal iyileşmenin de bu bölgedeki merkezi Köyceğiz Sultaniye'den haberler ve yönetmen Mehmet Bey ile söyleşi; On üçüncü yazı

Erken tarih öncesi çağlarda Roma Hamamları diye anılan ve bugün Sultaniye Termali diye tanınan yerdeyiz. Duygularımızı gemlemek, doğal ve yansız olabilmek için kendimizi zorla zaptediyoruz şu anda. Çevre, orman, kıpırtılı göl suları ile bir aradayız.

Bir kültür algısı olarak sağlık sorunları ile termal suları ilişkisi algısı çok erken çağlarda insanların dikkatini çekmiş olmalı.

Erken tarih öncesi çağlarda insan doğa ilişkisi bugünden daka sıkı fıkı oldu. İnsandaki doğa bilinci geliştikçe yaşam yolu aydınlandı. Termal, kükürtlü su, sayrılık ve iyileşme düşüncesi bu çağlarda ortaya çıktı. Sultaniye bu nedenle arkaik evrelerde bir kilometre taşı olarak erken aydınlanma yeri oldu.

Değerli İzleyici,

Bedensel sağaltım ile ruhsal iyileşmenin de bu bölgedeki merkezi idi birkaç bin yıl önce. İşte şimdi bu yerdeyiz. On yıldan bu yana burada çalışan ve dokuz yıldır buranın sorumlu yönetmeni olan Mehmet Bey ile de söyleşiyi burada yaptık.

Sağlık, iyileşme, termalin faydaları konusu ile üstelik kükürtlü su seanslarında düzenli ve sabırlı olmanın yararlılığını öne çıkan önermelerle de akılda kalması gereken ve iki bölümle sunulan söyleşiyi aşağıda izliyoruz.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 4 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, MuğlaSORU; Sayın Mehmet Kemik, burayı canlandırdınız ve Köyceğiz’in yükselen yıldızı durumuna getirdiniz. Nasıl başladınız ve kaç yıl oldu, kısaca anlatır mısınız?

YANIT; On yıldan beri burdayım, dokuz yıldan beri buranın sorumlu müdürlüğünü yapıyorum. Sayın Başkanım Salih Erbay dokuz yıl önce buranın sorumlu müdürü yaptı beni. Buranın daha önceki halini biliyorsunuz Sayın Hocam Tekin Bey, şimdiki halini de görüyorsunuz. Hemen her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Sayın Başkanımın da çok büyük desteği var.

SORU; Mehmet Bey burası dünyada bir numara. Su verilerine ve iyileştirdiği hastalıklara bakıyoruz. Buraya gelenlerin size verdiği izlenimleri anlatır mısınız? Geliyor, tekrar geliyor ve geliyorlar... ne anlatıyorlar size?
YANIT; Tabii ki mineral açısından çok zengin bir su, dünyada ikinci, Türkiye’de birinci. Ben burada on senedir Belediye’ye burada gelen müşterilerime hizmet veriyorum ve asayla gelip normal yürüyüp giden insanları gördüm.

SORU; Mucize gibi bir şey! Mehmet Bey önerileriniz çok önemli çünkü hem tecrübeye dayanıyor hem de bilgi birikiminiz var. Bize bu konuda önerileriniz var mı?
YANIT; Bizim önerdiğimiz günde üç banyo. Bir on beş dakika girecek, bir beş dakika vücudu havalandıracak, bir on beş yirmi dakika daha girecek sonra gidip istirahat edecek. Günde üç banyo alındığı zaman hastaların iyi olmamasında bir sebep yok.

SORU; Ne tür hastalar var?

YANIT; En çok eklem ağrıları, kas yorgunlukları, romatizmal hastalıklar, kireçlenme, sinirsel hastalıklar, ameliyat sonrası ve beslenme bozuklukları, bir de bağırsak hastalıkları için içme suyumuz var.(Sürecek)
3 Haziran 2010, Sultaniye

2 Haziran 2010 Çarşamba

Türkiye’de kaç tane Olympos var sanırsınız? Ben bunların birisini Köyceğiz’de Sultaniye Termali arkasında ellerimle koymuş gibi buldum; On ikinci yazı

Türkiye’nin yükselen yıldızı Köyceğiz bu yıl termal kaynakları ile dünya turizmine kapılarını hızla açtı. Sultaniye Termali yabancı hayranlarla şimdi dolup taşıyor.

Arkaik termal su verileri, dünyadaki pekçok sayrılık için sağaltma olanakları ile günümüz insanlarına tıpkı Roma Çağları düzeyinde sunuluyor.

Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Salih Erbay’ın çok özel girişimleri sonucu, pekçok turizm operatorü için burası bir turizm hedef noktası oldu. Özel çalışkanlıkları ile burayı bu başarılı noktaya getiren bir ekip de var. Hızlı hareket ritmi olan bir tim. Söyleşini yarın yayımlayacağımız Mehmet Bey'i tim yönetmeni olarak her zaman koşarken göreceksiniz.


Bu çalışkan tim, Köyceğiz Belediyesi kadrosuna bağlı ve fakat bu konuda uzmanlaşmış insanlar. Gün yirmi dört saat burada görev başında görürsünüz onları. Sultaniye seri yazılarla fotoğrafları da burada yayınlayacağız.

Bugünkü ilk izlenimlerimiz şunlardır; çoşkun bir kalabalığın çamurlu su ile arkaik termal su kaynakları arasındaki devinimleri... Bu devinimler dayanılmaz hızlı bir hareket ritmi veriyor.

İster uzak ister yakın bakışınızda sizi de şaşırtan ilk görüntü şu olur. Kükürtlü çamur rengine bürünerek devineduran bir hareket ritmi...

Bu ritm saniye saniye değişerek, mistik güçler tarafından yönetilen bir koreografi izlencesi duyumu verecektir gören gözler için. Kuşkusuz bu manzarayı kişisinin nasıl görmek isteği de var.

‘Olympos Saklı Cennet,’ başlıklı Hürriyet Gazetesi’nde (5 Ocak 1997) yayımlanan ilk yazımda bakın neler söylemişim.‘Türkiye’de kaç tane Olympos var sanırsınız? Ben bunların birisini Köyceğiz’de ellerimle koymuş gibi buldum. Bugünkü adı ile Ölemez Dağı kaşifini bekliyor. Olympos’un göle sınır eteklerinde kükürtlü sıcak sularıyla termal kaplıcaları var.’

Değerli İzleyici,

Arkaik dönemlerde, tarih öncesi çağlarda Roma Hamamları diye anılan ve bugün Sultaniye Termali diye tanınan yerdeyiz. Homeros'un dizelerini efsunlu bir esintiyle yineleyen Olympos/Ölemez Dağı eteklerinde ve Sultaniye'de arka arkaya söyleşiler ve izlenimlerle birkaç gün sürecek hızlı ve ritmik bir yayım coşkusu sardı içimizi...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 2 Haziran 2010, Sultaniye, Köyceğiz, Muğla

23 Nisan 2010 Cuma

Muğla-Köyceğiz ve insan, on beş yıl önce bu fotoğraflar için Durmuş Eroğlu ile Ölemez Dağı'na çıktım; On birinci yazı

Büyük bir doğa parçasının pastoral görüntüsüyle sizi büyüleyen bir arazinin bir süre sonra yapay bir kent görünümüne büründüğünü görür, bu değişim evresine üzülerek tanık olursunuz.

Tersi de olur! Bırakılmış bir arazi istekle çapalanır fidanla donatılırsa yeşil zümrüt bir doğa oluşur. İnsanlar da böyledir. Yaşam süreci içindeki olaylarla insan evrilir ve değişir. İnsan evlenir değişir, işte çocuğu olur değişir, zengin olur değişir sonuç olarak evrilir.

Bazı olaylarda bazı kişilerin refleksleri ortaya çıkar! Bir olay nedeniyle o kişinin içindeki saklı öteki kişi görünür. Dar anlamda yerel tarih Köyceğiz belki de bu açıdan yazılır.

Pekçok yerde olduğu gibi, Köyceğiz'de de tanışlarım oldu. Yirmi yıl gibi bu süre içinde gerçekleşen değişim evrelerine kısa sürelerle tanık oldum. Bunlar saklı roman kişileri gibi yaşadıkları kadar, Köyceğiz için ve bu satırların yazarı için de insan kaynağı olarak canlı birer arka plan belgesidirler.

Belediye Başkanı Sayın Erbay ile tanışma ortamı geç oldu. Simgesi Muğla söyleşisinde (2005)* gözyaşlarını tutamadı. Ölmese babam ölmezdi, deyiverdi. Bu olayla içte yaşayan çocuk göründü. Köyceğiz sergisi ve kitap türü eserlerime Salih Bey o saklı çocukla destek verdi.

Değerli İzleyici,

Böyle işte! Birbirleriyle ilgisiz, ayrı yönlerde olsalar da bir yazar olarak sırası geldikçe şöyle ya böyle onları anmak isterim. Sami Sağıroğlu gibi Köyceğiz tanıtım çalışmalarımla tanıdığım insanların listesini uzatabilirim ki yerel tarih de böyle ortaya çıkar. Durmuş Eroğlu da bunlardan birisidir.

Bisikleti ile tanıdığımda askerlik yapmamış, öğrenimi yarı bırakmıştı. 'Olympos-Saklı Cennet'** adlı yazımın (Hürriyet 5 Ocak 1997) fotoğrafını çekmem için birçok kişi ile doruğa çıktım. Bir kez de Erol Eroğlu'nun otosu ile Durmuş Bey Ölemez'e çıkardı. Daha sonra kaza geçirdiğimde, Muğla Hastanesinden Toparlar Oba adlı pansiyona getirdi, kırık bacakla kaldığımda yiyecek iletti. Saklı Cennet,** adlı kitabı basıma hazırlamam için bilgisayarını kısa süre bana vererek Köyceğiz tanıtımına (Erol Eroğlu ailesi olarak) katkı sundu.

Yaşamına biraz tanık oldum; evrilme yaşadı 'açık öğretim'i tamamladı. İstanbul’a bir gidişimde mezuniyet belgesini, Maçka’daki kurumdan aldım ve kendisine verdim. Bisikleti ve başında kaskı ile 1990'lı ilk yıllarda tanıdığım 1968 doğumlu iki çocuk babası Durmuş Eroğlu bugün nerede? Aşağıdaki söyleşide Köyceğiz'i ve bunun yanıtını izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 23 Nisan 2010, Stockholm

SORU; Durmuş Bey, Köyceğiz denilince nasıl bir duygu oluşur? Uzaklara gittiğinde Köyceğiz rüyası görür müsün?
YANIT; Evet! İki hafta önce bir fuar için İstanbul’a gittim. O kısa sürede bile büyükşehirin kargaşasını, keşmekeşini gördüm, bir an önce Köyceğiz’e geri dönmek istedim.

SORU; Köyceğiz’in çevresinde başka kasabalar da var. Herhangi birisinde doğmak ve yaşamak ister miydin?
YANIT; Ortaca 19 km yanımızda bir ilçe, on beş yıl önce Köyceğiz gibi bahçe içinde evleri olan bir yerdi. Şimdi Ortaca içinde beş altı katlı binalar var. Geçenlerde gazetede okudum. Ortaca Meslek Yüksek Okulunda bir öğretim üyesi, "on beş yıl önce Ağustos’ta geldiğimde Ortaca 33 dereceydi, bu yıl 43 dereceye çıktı hava sıcaklığı. Şehir nefes almıyor, çok fazla yapılaşma var. Tamam gelişiyor, para kazanıyor bir rant elde ediyor ama yaşanırlık seviyesi düşüyor," dedi. Bunları da duyunca Köyceğiz’in hala yaşanabilir bir yer olduğuna seviniyorum. Şanslı insanlardan biriyim ki böyle bir coğrafyada doğmuşum.

SORU; 'Köyceğiz Ortaca gibi değil, dedin. Turizm konusu var burada. Köyceğiz turizm için uygun bir kent mi?
YANIT; Doğa olarak elbette.. Avrupalı insan da gittiği yerde ya tarihi eser görmeye geliyor ya da denize, güneşe geliyor. Köyceğiz Gölü var. İnsanlar deniz, plaj, kum istiyor, ya da gençse gelen insan eğlence istiyor. Bunlar yok! Bunlar yok, ama normal bir orta yaşın üzerindeki insanlar için de çok ideal bir dinlenme yöresi.

SORU; Peki ya turizmciler! Bu turizmcileri tanırsın. Onlar Köyceğiz’i nereye götürmek istiyorlar? Hedefleri nedir?
YANIT; Belli bir politikaya sahip olduklarını sanmıyorum. Günlük ya da sezonluk kazanç gözetiyorlar, 'para kazanalım.. bereket versin,' deyip öteki yıla hazırlanıyorlar. Köyceğiz için belli bir gelişim hedefleri yok.

SORU;Durmuş Eroğlu olarak senin hedefin nedir, Köyceğiz’de ne yapmak istiyorsun bir işadamı olarak?
YANIT; İşadamı olacak kadar ekonomik gücüm yok. Kendi halimde yıllardır çalışıyorum, küçük bir esnafım, sigorta acentesiyim, yaptığım işi en iyi yapmaya çalışıyorum. Fazla varsıl gücüm olmadığı için en azından olumlu şeyleri takdir ederek Köyceğiz’de yaşamayı devam ettirmek istiyorum.

SORU; İletişim - bilişim çağı yaşıyoruz. Sende bu bilgi ve birikim var. Bunu Köyceğiz’e nasıl yansıtacaksın?
YANIT; Çocukluğumdan beri elektroniği, bilişimi seviyorum, yabancı dilim yok ama en azından teknolojiyi elektronikle, bilgisayarla yakalamaya çalışıyorum. Şöyle yapıyorum, imkanım olduğu ölçüde insanlara ve bazı kurumlara ücretsiz bilgisayar hediye ediyorum. Onların gözündeki ışıltıyı görüyorum. Hem de iyi kullandığı sürece bilgisayar gibi yepyeni bir dünyayı onlara araladığım için, iki kez mutlu oluyorum. Bu bana yetiyor. (Muğla Köyceğiz, Kasım 2009.)

* Tekin SonMez, Simgesi Yeni Karya, Karia Arkaik' Söyleşiler-denemeler, NİS Media yayınları, İst. 2008.
** Tekin SonMez, Saklı Cennet, Hürriyet ve Radikal gazete yazıları, denemeler, NİS Media yayınları, ilk bası, İst. 2003

16 Nisan 2010 Cuma

Toros zincirinin batı ucu Muğla, Köyceğiz dört mevsim; göl -dağ. Kızılçam Karaçam ve yaban hayvan avı turizmi Sayın Sami Sağıroğlu söyleşi;Onuncu yazı

Muğla - Köyceğiz, topu erken Roma yarı sahasından kaptı, ileri doğru koşuyor. Bir! Dakika bir, gol bir! Dört mevsim işte şu, Sultaniye sağaltma merkezi dört dörtlük. Başkan takım kaptanı Sayın S. Erbay ütopya olmaktan çıkardı bunu. Dr. Esener Palmiye Müzesi seçenekli bir fantasya ile orada. Gol iki! Kızlan Dağı önü yükselir Toparlar, orta alan sağlam, Başkan K. Ceylan ve 'Günlük Ağaçları Festivali' düşüncesi dakika üç, gol üç! Erken Roma yarı sahasında Köyceğiz turizm takımı topu kaptı ileri koşuyor, bir frikik var ve turizm duayenlerinden santrafor Sami Sağıroğlu konuşuyor. Top filelerde gol dört, dakika dört; kışın yaban avı.. Köyceğiz dört mevsim koşuyor çıta yükseldi, turizmi renk sardı..

Değerli İzleyici,

Dağlarıyla da renkli bir doğa var karşımızda. Tanıtım açısı bu kez burada. İlk görsellik de bunu veriyor. Toroslar zinciri batı ucu Muğla, Köyceğiz dağları odak noktası; av.

Köyceğiz Gölü'nü Kuzey'den saran bu dağlar Muğla'yı Aydın Ovası'na dek kucaklıyor. Dağ, orman farklı bir gündem görünmekle birlikte, konuyu çeşitlendiren yaban hayvan avı turizmi konulu söyleşiyi birlikte izleyelim.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 16 Nisan 2010, Stockholm
SORU;Sami Bey, av turizmi başladı, ne avı, kim geliyor?
YANIT; Teke avı, yaban keçisi ve domuz avına geliyorlar. Bunu organize eden acenteler var Türkiye’de. Serbest, paralı.. bir hayvana.. işte 20 milyar lira civarında buralarda, Konya’da bir yaban koyununa 50 bin euro'ya kadar veriyorlar. Türk parasıyla bizim burdaki tekelere 20 milyar civarında para veriyorlarmış. Gelip vuracaklar, sahipleri gelecek, kim vuracak o belli herhalde. Acentesi belli de, acenteye hangi müşteri çıkar nerden çıkar, her yerden geliyor avcılar. Bu sene 12 tane çıkardı Orman, ihaleye çıkarmış 12'si de satılmış, almışlar, gelip vuracaklar işte.

SORU; Yaban keçisi ve domuz, dedin. Domuz yeni mi çıktı?
YANIT; Dağlarda, yani domuzun çok geldikleri yerleri yemliyorlar, 10-15 gün yemledikten sonra avcı geliyor, avcıyı yemleme sahasına götürüp vurduruyorlar. Yaban keçisini burda anlayan kişiler veya kendilerinden anlayan kişiler gezip önceden aşağı yukarı belirliyor, avcı geldiğinde gezdiriyorlar ve vurdurmaya çalışıyorlar. Konya'da farklı bir cins, o koyun. Yani Türkiye’nin her yerinde var bunlar. Biz de duyardık, şimdi buralara kadar geldiler artık.

SORU; İleri,geri Köyceğiz’de turizm hangi yıla göre nerede?
YANIT; Biz 97’de girdik bu işe, 2002’den sonra geriledi. O savaş yılıydı Irak’ta, ona bağladık biz ilk zamanlar, şimdi de ekonomik krizden ötürü paket tura kaçıyorlar diye yorum yapıyorum. Paket tur bizim Köyceğiz’e girmediği için geriliyor. Marmaris’e, Bodrum’a, Antalya’ya gidiyor, işte yıldızlı otellere kaçıyor onlar.. Daha ucuza geliyor, uçak dahil satıyorlarmış. Bu durumda paket turlarda belki ilerleme var kendi başına seyahat eden turistler azalıyor.

SORU; Sami Bey, ya yerli turizm, onlardan haber yok mu?
YANIT; Yerli çoğalıyor, eskiden İzmir, İstanbul geliyordu, şimdi, Türkiye’nin her yerinden insanlar seyahate çıkyor. Genelde işte Antalya'ya giderken Marmaris'e giderken bir uğruyorlar öyle, hoşlarına gidiyor kalıyorlar.

SORU; Tango turizm acentası projeniz nedir? Yürüyüşler yapıyordunuz. Sürüyor mu?
YANIT; Müşterimiz olursa gene aynı yürüyüş programımız var. Gündüz teknelerimiz, gece turlarımız devam ediyor. Tekneyle, sadece kaplıca için yapılan bir tur, daha çok yazın sıcakta, yani bu havalarda gölün suyu çok iyi olmuyor, çünkü kaplıcadan sonra göle de girilme oluyor ve tekneyle giderken ve gelirken içki içip dans edip biraz rahatlama amaçlı bir tur ama sonuçta kaplıca ve çamura giriyorlar.

SORU; Portakal turizmi ve alıcıları, bu iş kaç ay sürüyor?
YANIT; Köyceğiz’in portakalı, Finike ayarı. En iyi portakal Finike. Köyceğiz’de onu aratmayacak kalitede portakal var. Toptancılar ihracatçılar ve halciler geliyor, burdan portakal limon nar.. Aralık ayı gelmeye başladılar, Mart sonuna kadar, Nisan içine kadar kalıyorlar.

SORU; Bir de nar, iyi de mevyeci sayısı artıyor mu?
YANIT; İyi fena değil. Sayıları da artıyor çünkü nar Köyceğiz'de her yerde süper gelişiyor.

SORU; Ormana kıran, ağaca kurt girmiş.. neden, nasıl?
YANIT; İşten anlayan marangoz ustalar ağacın en çalışmadığı, uyuduğu zaman kesilen ağaçta kurt olmaz diyorlar.. Şubat’ın ay karanlığında ağaç kesilmeli imiş. Bir de sizin fotoğrafını çektiğiniz Ladin ağaçları var, 'anıt çam' diyorsunuz hani, onlar eskiden çoktu, yani iki metre çapında, bir buçuk metre çapında, özlü, tamamına yakını.. onlardan tabii, onlar çok azaldı.. yani işte şimdi de.. çabuk yetişmiyor, çamlar 80-90 senede yetişiyor. Kızıl çam olsun kara çam olsun.. çabuk yetişmiyorlar.

SORU;'Kızıl ve Karaçam sayısı azaldı' dedin. Nedeni?
YANIT; Bundan on beş sene evvel, Özal zamanında düz kesimlere dönüştü olay ve çok kesildi. Çok kesilme sebebi de şu, birçok kooperatif kurdular, yapı kooperatifleri.. İstanbul’da yapı kooperatifi. Bin kişi üye oluyor, bin tane ev yapılıyor, daire yapılıyor. Yani insanlar ev sahibi olsun diye kooperatiflere teşvik verdi Turgut Özal, krediler verdi, birçok kooperatif işe başlayınca ağaç tüketimi ile buralarda ağaç kesimi de çok süratlendi.

SORU;Meşeye kurt inmiş ya nüfus, Köyceğiz çoğalıyor mu?
YANIT; Büyük şehirdeki insanlar emekli olmuş veya olacak kişiler burayı çok seviyorlar. Köyceğiz’in içi kalabalık bile olsa köylere talepler var, alıyor, yerlerini yapıyorlar. Yerleşmeyi planlayanlar çok, nüfus artacak gibi görünüyor.

Aralık 2009, Muğla - Köyceğiz

Fotoğraflar, Tekin SonMez izin alınmadan kullanılamazlar.

8 Nisan 2010 Perşembe

'Köyceğiz gibi işlenmemiş bir elmas elimizde bulunmaktadır, bunun değerini yükseltelim, diyen Sayın Koray Marlalı ile söyleşi'; Dokuzuncu yazı

Bu blog Muğla Köyceğiz Gölü Lagunu için modern medya örneği tanıtım katkısı sunuyor.
Bu satırların yazarının ilk yazısı (Hürriyet Gazetesi'nde 1997) 'Olympos Ölemez Saklı Cennet' başlığı altında yayınlandığında, bu tanıtım çabamızın gelgeç bir heves, bir gazeteci yazar serüveni olduğu sanıldı. Zor koşullarda yılmadık denemelerin ve belgeci söyleşilerin yer aldığı 'Saklı Cennet' adlı (2003) kitap yayınlandı. Köyceğiz Gölü Lagunu tutkusu, 'Simgesi Yeni Karia, Karia Arkaik' adlı belgesel kitapla sürdü. Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Erbay'ın desteği ile bu lagunanın tanıtımı için fotoğraf sergileri, sinema günlerinde video sunumu yaptık.

Değerli İzleyici,
Muğla coğrafyası başta olmak üzere bu doğa parçasının doğru algı düzeyinde anlaşılması için yayın yapıyoruz. Söyleşiler yapıyoruz. Sayın Erbay ile başladık. Palmiye Müzesi kurucusu Dr. Sayın Esener ve Toparlar Belde Başkanı Sayın Ceylan konuğumuz oldular. Söyleşiler sürüyor. Turizm sektörü 'Saklı Cennet' olan Köyceğiz'de bir ütopya peşinde koşuyor. Bu kez Kaunos Oteli yönetmeni Sayın Koray Marlalı objektifimizde. Sevgi İçtenlik...

Tekin SonMez, 8 Nisan 2010, StockholmSORU; Sayın Koray Marlalı bu doğa parçası içinde birey olarak Köyceğiz’de mutlusunuz. Turizm sektörü açısından da mutlu musunuz?
YANIT; Tabii ki burada mutluyuz. Turizm sektörüne sıra gelince bu açıdan mutlu sayılmayız, şimdi işin gerçeği.. neden derseniz turizm açısından çok yeterli potansiyel yok.

SORU; Potansiyel yok, dediniz. Biraz açar mısınız?
YANIT; Burda potansiyel yok derken, yeterli müşteri yok derken, mesela tesislerin yeteri kadar dolmaması var. Bundan dolayı hatta yani yatırımcı masrafları çıkaramayacak duruma geliyor ve bu nedenle yapılması gereken yenileme çalışmalarını yapamıyor. Yenileme çalışmalarını yapamayınca diğer turizm bölgelerinden geride kalıyorsunuz. Mesela diğer bölgeler plazma tv’ye geçmişken burda televizyonlarla idare etmeye çalışıyorsunuz.

SORU; Koray Bey; ‘bir şeyde geride kalmak yarışta geride kalmak,’ dediniz. Bu Köyceğiz’in kaderi mi?
YANIT; Tekin Bey burda en büyük eksiklik yeterli sayıda tesisin olmaması. İlla ki üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı şeklinde değil. Tatil köyü şeklinde de olabilir, yıldızsız da olabilir, ama dışarıdan yurtdışından veya yurtiçinden gelecek olan misafirlerin isteklerini tam karşılayacak kapasitede bir tesisin olmaması en büyük eksiklik.

SORU; Tanııtım nasıl? Köyceğiz’in tanıtımı yeterli mi?
YANIT; Tanıtım olması için.. Misafirlere burada tercih hakkı sunamıyorsunuz en basitinden. Eğlence yerleri yok, insanlar tatile ne amaçla çıkıyor? Sırf kültürel amaçla değil biraz da gezmek, havuza girmek, sevdiği yemekleri yemek istiyor insanlar. Bir eğlence yerine gidip ordan başka bir yere gitmek istiyor. Bunlar yok, önce bunların sağlanması gerekiyor. Bunları nasıl sağlayacağız? Devletin yapacakları, ondan sonra yatırımcıların yapacakları, bizlerin yapacakları.. sıralamanın şöyle başlaması gerekiyor, yatırımcının da buraya gelmesi için bir şeyler yapmak.. artık şartlar o kadar zor ki, yapılan yatırımları geriye dönüşü o kadar uzun bir zaman alıyor ki, yatırımcı da mecburen illa ki hepsini, tamamını cebinden karşılamak istemiyor.

SORU; Yatırımcının buraya gelmesi için yatırım, dediniz. Yönetime görev mi düşüyor? Örnek verir misiniz?
YANIT; Devletin daha önce birçok pilot bölgede turizm açısında yaptığı, Belek örneği, Marmaris İçmeler örneği, yatırımcıya teşvik anlamında birtakım kolaylıklar yapıldı. Neler yapıldı, işte uygun fiyatlı araziler kiralandı, hazine arazileri.. sonra ne bileyim işte çok uzun vadeli krediler verildi. Efendime söyleyim kredisini 25 yıllık verdiği zaman bunlar yapıldı. Sayın Turgut Özal zamanında turizmin o dönemde bir patlama yaşamasının yegane sebebi bunlardır. Ama işte bunlar tabii ki karşılıklı. Yani yatırımcının cebinde bugün diyelim ki beş milyon doları var bu işe ayırdığı, ama yapılacak olan iş 15 milyon dolar. İşte bunun arazisini tahsis etme kolaylıkları olmalı.

SORU; Koray Bey, ortada bir turizm sektörü var. Siz bu sektördesiniz. Bir de turizm alanları var. Turizm için Köyceğiz doğru bir seçim mi?
YANIT; Şimdi şöyle söyleyim, Köyceğiz, Türkiyemizin saklı kalmış cennetlerinden bir tanesi. Bu bir gerçek, bu tartışılmaz, doğasıyla gölüyle efendime söyleyim kültürel yerleriyle, tarihsel yerleriyle, bu bir gerçek, ancak bunların açığa çıkması, bunların sunulabilmesi, insanların bunları görmeye gelebilmesi için burda bir altyapı gerekiyor. Bu altyapıdan kastımız kanalizasyon, elektrik su değil. Bu burda tamamlanmış vaziyette. Altyapı dediğimiz, gelen misafirlerin burada fazla seçenekleri yok.

SORU; Lokanta, eğlence yerleri, daha çok otel böyle mi?
YANIT; Daha çok otel tabii, şimdi burda daha çok otelin daha çok restorantın ve daha çok eğlence yerlerinin yapılması, bu aynı zamanında beraberinde bir iş isthidamı getirecek, bu Köyceğiz açısından da çok faydalı, dışardan gelenler olacak. Burada otomatikman Köyceğiz’in nüfusu yükselecek. Köyceğiz’in nüfusunun yükselmesi demek, işte efendime söyleyim vergi gelirleri, belediye gelirleri vesaire, yani bu zincirleme bir şey. Bunun sağlanabilmesi için ilk adımı yine maalesef ki devletin atması gerekiyor.

SORU; Koray Bey Köyceğiz’in turizm olanakları belli. Bir göl var, su sporları yapılabilir. Kaplıca var, sağlık turizmi yapılablir. Yürüyüş turzmi yapılabilir. Bunları yeteri kadar sunabiliyor musunuz?
YANIT; Tabii ki, biz bunları sunuyoruz, ama dediğim gibi bu işlerin organizasyonu için, bir destinasyon olamadığınız için transfer konusunda problem doğuyor, şöyle transfer.. Yeterli sayıyı tutturamadığınız için otobüs getiremiyorsunuz. Kapasiteyi oluşturamadığınız için uçak getiremiyorsunuz. Yani bunu yapan, organize eden tur firmaları var. Yerli yabancı birçok tur firmasıyla bugüne kadar yaptığımız tüm görüşmelerde hep ortak nokta buydu. Yani biz burayı bir destinasyon olarak gördüğümüz zaman bizim orda alternatif sunmamız gerekiyor. Köyceğiz’de bir Kaunos Otel veya Panorama Otel, hakikaten iki üç tane oteliz yani toplasanız beş tane çıkmaz ve çoğunun da.. bu oteller de dolmuyor.

SORU; Köyceğiz destinasyon olsun! Sözünüzü yukarı alalım, manşet yapalım. Son sözünüz nedir Koray Bey?
YANIT; Hedef yapmak için, işte önce satılacak malın olması lazım. Haa evet, bu malın yanında işte buraya geldiği zaman insanların günlerini vakitlerini çok çok güzel geçirebileceği imkanlar var, tarihi yerlerimiz, trekking, gölümüz var. Tabii ki bunlar arka arkaya gelecek yani.. bir müşteri potansiyeli oluştuğu anda buraya su sporları gelecek. Elimizdeki yani ülkemizin bu değerini artırmalıyız derim, elimizde Köyceğiz gibi bir işlenmemiş bir elmas bulunmaktadır, inşallah yakın bir gelecekte farkına varılır.

Tekin SonMez, Aralık 20009 Muğla, Köyceğiz

Fotoğraflar, Tekin SonMez, izin alınmadan kullanılamazlar.

19 Mart 2010 Cuma

Muğla, Köyceğiz'in arkasında yükselen yıldız Toparlar, Belde Başkanı Sayın Kamil Ceylan ile Günlük Ağaçları Festivali, Söyleşi; Sekizinci yazı

Doğal ürünler her yerde öne geçiyor. Ekonomik kriz bile doğal ürünlere istek hızını kesemedi.

Çin, başta olmak üzere, Güney Doğu Asya doğal bitkileri, Kızıl Derili dediğimiz insanların Sibirya Yakutlarının doğal yaşamla elde ettikleri deneyleri ışığında bir uçtan öteki uca tüm bitkiler harmanlanıp sağlık için büyük metro kentlerde sunuluyor.

Çin hibiskus'u ile Tayland hibiskus'u karışımlı çaylar New York'ta, Washington'da vitrinlerdedir. Doğal bitkiler yeni deneylerle özel mağazalarda gündem oluşturuyor.

Değerli İzleyici,

Anadolu'nun sağlık veren, onca ürünü var. Kaplıcalar var. Köyceğiz bu konuda bir numaradır! Roma dönemi sağaltma merkezi, bugün Sultaniye diye bilinir. Sultaniye kaplıcası, sağaltım turizmi dört mevsim konuklarını ağırlayan bir gündem oluşturacak güçtür.

Bu anlamda, Köyceğiz bir sağaltma merkezi olarak hem mikro hem makro planda hizmet sektörü yaratabilir. Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Erbay ile yaptığım ve önceki aylarda burada yayınladığım söyleşi de bu konuya iyice açıklık kazandırdı. Buna bir ek veriyorum.

Bu değerli doğal kaynağın çevresi ormanla kaplı. Ağla ve Toparlar'ı Kızlan Dağı ile kucaklayan ve karşıda Ölemez ile yükselen orman var. Orman salt odun, yakacak değildir. Ormanlarda elde kalan son Günlük Ağaçları ve bu ağaçlardan elde edilen sığla yağı, ne durumdadır?

Ekonomik kaynak olarak sığla yağı potansiyeli, Köyceğiz'e üç km yakında Toparlar Beldesi sınırları içindedir. Konuyu daha fazla ertelemedik. Toparlar Başkanı Sayın Kamil Ceylan ile yaptışımız söyleşiyi aşağıda izleyelim.
Sevgi İçtenlik...

Tekin SonMez
19 Mart 2010, StockholmSORU; Sayın Kamil Ceylan siz Toroslar'ın en Batı ucu olan Kızlan Dağı eteklerinde bir orman bölgesindesiniz. Halkı ilgilendiren Günlük Ağaçları var burda. Günlük Ağaçları Festivali düşünüyor musunuz?
YANIT; Şimdi.. Günlük Ağacı, en fazla bizim Köyceğiz muhitinde bile, Toparlar’da. Yani Köyceğiz günlük ormanları denir ama Köyceğiz’de Toparlar kadar bir orman alanı yok zaten. Hatta eskiden ‘günlük düvenleri’ bulunurmuş burda, 7-8 tane, Toparlar’da, bunu Ula’dan.. çeşitli.. etraftan gelip işliyorlarmış, yağ çıkarıyorlarmış.

SORU; Gençlik günlerinde kalmış Sığla öyküsü var mı?
YANIT; Tekin Hocam ben size şöyle birşey anlatayım, ben üniversitede okurken 1982 yılında mide rahatsızlığı geçirdim, ikmallere de Erzurum’da, giremedim, yani tam ikmaller esnasında mide kanaması geçirdim bir sene sınıfta kaldım yani, imtihanlara giremediğim için. Bir on gün kadar Erzurum Araştırma Hastanesi’nde yattım, orda bana doktor perhiz verdi, böyle büyük bir liste, ben buraya geldim, genciz tabii. Öteki, beriki dedi ki ‘ yahu buna gerek yok, ne var, sığla yağı yiyeceksin, günlük yağı yiyeceksin, en az 40 gün sabahları aç karnına.’

SORU; Sığlayı ilaç gibi kullanmak.. reçete gerekmedi mi?
YANIT; Burda Hüseyin ağbi, Arap Hüseyin derler o vardı, günlükleri toplamış gelmiş, evde birşeyin içinde kaynattı onu, beyaz tülbentin içinden geçirdi, onu böyle nohutla mohutla böyle hap gibi şey yaptı, Boğazdan mideye geçerken boğaza yapışıyor ya yapışmasın diye.. ılık suyla sabahları, ben onu 40 gün kadar içtim.
SORU; Bu konuyu iyice açalım! Bunu bir reçete sayarak kulllanmaya kalkanlar olur! ‘Nohut hap gibi şey yaptı,’ dediniz. Onu yuttunuz mu?
YANIT; Evet, yuttum.. ama dışında nohut, içinde günlük var onun. Evet! Dışına, böyle nohut gibi, bal mal tereyağı gibi birşey yaptı yani kendine göre dövülmüş nohutla birşey yaptı. Reçetesi falan yok! Ve ben onu içtim. Babam ille beni ameliyat ettirecek oldu. Bir de zayıfladım, mide kanamasından dolayı, oldukça böyle tıra.. ‘Tıra’ derler ya hani insanın tırası oldum, babam rahmetli beni, Gültekin Palabıyık vardı, cerrah, ona götürdü, anlattı ‘böyle böyle büyük bir mide kanaması geçirdi, şöyle oldu böyle oldu,’ diye. Bunun üzerine Gültekin bey, hemen yarın ameliyat olacaksın, git yat dedi. Ben de Gültekin doktoruma dedim ki ‘doktor benim çok kötü rahatsızlığım var ama,’ dedim, ‘vücudum da kansız olduğum belli,’ ben,' dedim ‘40 gündür yöresel günlük hapı yedirdiler bana, böyle bölye. Böyle böyle bana yağ yedirdiler, bir filmimizi çekelim sonra gene olalım ameliyat,’ dedim,' sorun değil, acaba bunun bana faydası oldu mu olmadı mı devam edeyim mi etmeyeyim mi ben bilgi sahibi olayım,’ dedim. 'Olur yavrum,' dedi beni, gönderdi filme. Geldi filmime baktı, ‘oo geçmiş olsun ameliyatlık bir şeyin kalmamış,’ dedi.

SORU; Sayın Ceylan, başınızdan ders çıkarılır bir öykü geçmiş. Bu bile Toparlar Beldesi’ndeki günlük ağaçlarının değerini ortaya çıkarır, artırır. Günlük Ağacı, Sığla Yağı Festivali yapalım, siz bu öyküyü anlatın bakın ağaçlar nasıl halk tarafından korunmaya alınır,olmaz mı?
YANIT; Biz aslında bu yöremizde arazi açma niyeti ile günlük ağaçlarını eskiden beri katlediyorlardı çok, yine allah razı olsun Çevre Koruma mı finanse etti bunu bilemiyorum, bir ‘B çalışması’ yaptılar, arazilerle, (B) dışında kalan yerleri tel örgü ile Orman ayırdı. Ondan sonra vatandaşlarımız fazla ormana dalmadılar, orman yerinde kaldı.

SORU; Hepsi günlük mü bunların? Başka ağaç türü yok mu burada?
YANIT; Hakikaten bu yörede çok orman var. Günlük, yani % 99’u Günlük zaten, içerisinde çok az miktarda da Karaağaç ve Çınar dediğimiz, Dişbudak dediğimiz ağaçlar var ama % 99’u Günlük ağacı. Sizin bölgede, bir iki Boya Ağacı da var, sizin bölgede.

SORU; Toparlar'a ekonomik katkısı var mı bu ağaçların?
YANIT; Ekonomik bir katkısı yok, şu anda yok. Ama, sığla yağını neden yasakladılar bilmiyorum. Bir çok işçi vardı sığla yağında çalışan. Geçenlerde burda bir toplantı yaptılar bu sığla yağı ve günlüklerle. Sanırım eğer günlük yağı üretimiye ilgili bir sınırlı sorumlu kooperatif kurulabilinir ise, sığla yağı üretimi için müracaatta bulunurlar ise...

SORU; ‘Sığla yağı üretimi için müracaatta bulunurlar ise,’ dediniz. Toparlar sakinleri mi, kim yapacak?
YANIT; Tabii üyeler, yani oraya bir kooperatif kurulup işletilmesi üzerine Orman’a müracaat edildiği takdirde, bunların eğitimden geçirileceği, ekonomik bir değer kazanması için eğitimden geçirileceği, bilinçli şekilde bu sığla yağı üretiminin yapılabileceğini, bize ilgililler söyledi. Ama Orman şimdi bunu işletmiyor.

SORU; Bu yetki Ormanın mı, Maliye Bakanlığı’nın mı?
YANIT; Tabii Orman’a zaten şey, yani Orman Bakanlığı’na ait o ormanlar. Daha önce işletiyordu Orman.

SORU;Bir kooperatif ortaya çıkınca ne olacak? Bu kez Ticaret Bakanlı’da araya girerse yıllar süren bir yetki davası ortaya çıkmaz mı? İkincisi Marmaris’te Sığla/ Günlük Ağaçları Festivali başladı bir iki yıl önce. Ben ilk soruya, başa dönüyorum. Siz Toparlar Belde Başkanı ve yönetimi olarak ne düşünüyorsunuz? Fırsat kaçtı mı? Marmaris’te gidip o festivalde ne oluyor diye bir uzman gönderdiniz mi?
YANIT; Göndermedim! Ben Marmaris’in festivalini de ilk defa sizden duydum. Yani bize böyle bir bilgi ulaşmadı, ulaşsaydı en azından gider ne zamansa gidip bir bakmakta fayda var. En azından orda bulunmakta bir fayda var. Onun içerisinde olmakta fayda var bizim açımızdan. Biz Marmaris’e bir daha gidince bunu soralım. Ne zaman, nasıl oldu dokümanları nedir falan. Çevre de birkaç kere bu konuda işte; 'Sığlanın, ağaçların gözyaşları,' falan diye bir iki seminer falan yaptılar ama..

SORU; Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ile bir söyleşi yaptık. Ali Bey anlattı bunu, özellikle... O günlerde Belediye Basın Danışmanı Sedat Kirt, belki de sonradan da o anlatmıştır. Günlük Ağacı, Toparlar’da Marmaris’ten daha fazla değil mi ve bu durumda sizin Toparlar Beldesi olarak, Festival için atak yapmanız gerekmez mi?

YANIT; Şimdi şöyle, daha önce Marmaris’te bir hayli orman olmasına rağmen.. şimdi Marmaris’te benim gözüm hiç ormana çarpmadı gelip giderken. Tekin Hocam biz bu konuyu bir araştıralım, bakalım.

Aralık 2009, Muğla - Köyceğiz, Toparlar.

19 Ocak 2010 Salı

Muğla Köyceğiz'de Palmiye Müzesi ütopyası ve Dr. Ragıp Esener ile söyeşi; Yedinci yazı

Doğa sanatları konusunda fazla söz istemez. İlkin toprak, su, hava ve güneş dörtlüsünün ortaya koyduğu ürünlere bakmak yeter. Bunları çok uzaklarda aramayın! Stockholm’un devasa botanik müze sarayında aramayın. New York’da, Londra’da, Güney Afrika’da, Paris'te, Venedik'te aramayın!
Dr. Ragıp Esener, orada Köyceğiz'de bir ütopya peşinde koştu, yaşadı ve onu 'Saklı Cennet' içinde gerçekleştirdi.

Muğla Köyceğiz çevresinde yaşayanlar! Sizlere sesleniyoruz! Güzeli neden uzaklarda arayacaksınız? Bakın hemen çok yakında bir adım ötede doğa harikası renk renk görsellikler sizleri bekliyor.

Şirin Köyceğiz kent merkezinden Batı yönüne, Ekincik/Sultaniye yoluna sürün. 2 km bile gitmeden, hemen sağdaki köprüden geçer geçmez soldaki yüksek palmiyelerin altından içeri girin.

Değerli İzleyici,

Ben ve eşim Feryal Hanım, tıpkı böyle sürdük. Görkemli seyirliklerden çekimle birlikte Sayın Ragıp Esener ile kısa bir söyleşi de yaptık.

Geçen yıl sonu Stockholm'den Muğla ve Köyceğiz'e de yolumuz düştü. Bu yeni blog ile Köyceğiz ve çevresine, modern medya türü bir gazetecilikle tanıtım katkısı vermek üzere seri, katılımcı söyleşiler yaptık.

Daha önceleri 'Simgesi Yeni Karia, Karia Arkaik' adlı belgesel kitapta yayınlanan (2005) söyleşi sonrası, önceki iki sayfayı Köyceğiz Belediye Başkanı Sayın Erbay'ın söyleşisine ayırdık.

Saklı Cennet Köyceğiz'de, Palmiye Müzesi ütopyasına yıllar veren Dr. Sayın Ragıp Esener bu kez aşağıdaki sunum ile birlikte internet sayfasında.

Daha sonra ikinci bölümle sürecek söyleşiyi ve renk renk doğa sanatı örneklerini izleyelim.
Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez
Stockholm, 19 Ocak 2010

SORU; Sevgili Ragıp Esener, 2002’de sizinle söyleşi yaptık. Dediniz ki ‘Türkiye’de Rize’den sonra hemen hemen en çok yağış alan bölge burası.' İklim değişikliği söyleniyor. Köyceğiz’de değişti mi?
YANIT; İklim devam ediyor. Yağmurlar son yıllarda azaldı.

SORU; Bir müze tasarımınız vardı, bu Palmiye Müzesi tasarımı bugün ne aşamada?

YANIT; Bizim düşüncemiz yaşayan palmiye müzesiydi.

O oldu sayılır. Tabii eksik türler, büyümeyen bitkiler var ama en azından bir nüvesi oluştu.

SORU; 2002’deki söyleşide; ‘bahçemizde yaklaşık 100’e yakın palmiye türü var dediniz. Bu sayı nedir şimdi?
YANIT; Palmiye türü sayımız 140, bütün bitkiler 1000’in üzerinde.

SORU; Bu bir rekor sayılabilir mi?
YANIT; Botanik bahçesi için sayılmaz. Çok büyük örnekler var tabii.. ama bunda doğal bitkiler dahil değil. Doğal bitkilerimizi ben de tanımıyorum fazla, ama herhalde birkaç yüz çeşit doğal bitki bahçede var.

SORU; Doğal bitki, doğal beslenme bitkileri mi?
YANIT; Hayır! Buranın doğal bitki örtüsü, mesela küçücük otlar, çalılar bu tanıma giriyor.

SORU; Enerji veren bitkiler.. ilginiz devam ediyor mu?
YANIT; Şifalı bitkilere devam ediyoruz. Bazı, gene tropik bitkilerin Türkiye’de ilk üretimlerini yapıyoruz.

SORU; Çin’den getirdiğiniz bitkiler var, bunlarla da ilginiz devam ediyor mu? Bunları değerlendirebiliyor musunuz, insanlara şifa vermesi açısından. Bir sunum yapabiliyor musunuz?

YANIT; Bunlarla özellikle uğraşan kimseler var, bizde olduğunu biliyorlar, sadece fidan olarak veya fide olarak satış yapıyoruz.
Köyceğiz, Kasım 2009